Bu başlığı atmama eskilerden, 1966’dan İsmet İnönü, Alparslan Türkeş, Osman Bölükbaşı ve Mehmet Ali Aybar’ın yanyana çekilmiş olan bir fotoğrafı neden oldu.
Bu fotoğrafta, siyasetteki mücadelenin yanısıra ahlâkın, saygının ve seviyenin vurgulandığı, o farklı görüşteki siyaset adamlarının yüzlerine yerleşmiş olan samimi tebessümleri ile Esenboğa havaalanında hasta olan Cemal Gürsel’i ABD’ye yolcu ettiklerini görüyoruz.
Bugüne baktığımızda ise siyasilerin gösterdikleri tahammülsüzlük, siyaset âdâbından oldukça uzaklaşmış olup, haklı ya da haksız yere eleştiri şansını nerede ise ortadan kaldırmıştır.
Oysa demokratik şartlarla halk tarafından seçilen bir iktidar ya da lider, halkı ve muhalefeti tarafından icraatlarından dolayı eleştirilebilmeli ve bu bir suç unsuru olarak görülmemelidir.
Türkiye bir İslam ülkesidir.
İslam kelimesinin de Arapçada “barış” kelimesi ile aynı anlamı taşıdığı bilinmektedir ve bu bağlamda tarihteki geçmişimize bir gözatacak olursak, Osmanlı hükümdarlarının da siyasette izledikleri hoşgörü ile devletinin büyümesinde önemli bir rol oynadığını görürüz.
Nasıl mı?
Osmanlı hükümdarları fethettikleri topraklarda yaşayan farklı din mensubu halklara hoşgörülü davranarak, onları dinlerinden dolayı bir ayrımcılığa tabi tutmayarak, fethettikleri toprakların daha kolay Türkleşmesini ve İslamlaşmasını sağlamışlardır.
Bu “hoşgörü” siyaseti sayesinde, Osmanlı yönetimindeki farklı milletlerden, herhangi bir isyan, ayaklanma olmamış, Osmanlının bu milletlere sağladığı güvenlik neticesinde herkes topraklarında rahatça yaşamış, ticaretini ve işini yapmış, vergilerini ödemiştir.
Devamında ise Chicago Tribune Gazetesinin “Dünya sahnesinden tarihin en dikkat çekici adamlarından biri geçti” şeklinde attığı manşet gibi dünyanın birçok gazetesine ve dünyanın önemli liderleri tarafından “örnek ve dünya lideri” olarak gösterilen, Mustafa Kemal Atatürk…
“Yurtta barış, dünyada barış” özdeyişi dünya barışından yana olan kesin tutumunu ifade etmiyor mu sizce de?
Geçmiş tarihimizde gösterilen siyaset nezaketi, yakın geçmişimizde de sıkça gösterilmiştir.
Süleyman Demirel, Turgut Özal, Alpaslan Türkeş, Necmettin Erbakan gibi Türk siyasetine damga vurmuş isimlerin defalarca karikatürleri çizilmiş, defalarca hicivleri yapılmıştır.
O dönemdeki kariktürist ve sanatçılar en azından gümümüzdekiler gibi büyük cezalara maruz bırakılmamışlardır.
Demokratik olgunluktaki nezaketi, zarafeti, kısacası “âdâb-ı siyaset”in özlemi ile tebessüm eden yüzlere hasret kaldık vesselam.